29 Kasım 2013 Cuma

Hem sportif hem şık!



Tchibo her hafta yenilenen temaları, modayı kaliteyle bütünleştiren ürünleri ve lezzetli kahveleriyle sevdiğimiz markalardan biri.

Bir Tchibo mağazasına girdiğinizde sizi karşılayan harika bir kahve kokusu duyuyorsunuz. Ürünlere bakmak için sabırsızlansanız bile kahve standının önünden güç bela ayrılıyor ve ürünlere doğru yöneliyorsunuz. Ürünlerin hemen hemen hepsi keyifli renklerde ve tarz ürünler. Üstelik hepsi birbirinden kaliteli ve dayanıklı. Tchibo ürünlerinin kalitesi, alanında uzman kişiler tarafından çok sıkı ve acımasız testlerden geçiyor ve sadece testi geçebilenler satışa sunuluyor.

Kışlık kıyafet hastası ve kayakta da şıklığımdan ödün vermem diyenlere müjdeli bir haber; Tchibo’nun bu haftaki teması Kayak Keyfi&Kış Modası. Bu temada birbirinden şık atkılar, bereler, eldivenler, montlar, çizmeler, botlar ve daha birçokları sizi bekliyor. Üstelik şık olduğu kadar da kaliteli ve özel ürünler. Su ve kir geçirmeyen Ecorepel malzemeden kıyafetler, çığ kazalarına karşı içerisinde yerinizi bildiren RECCO reflektor bulunan montlar, COOL MAX termal içlikler...



Kayak Keyfi&Kış Modası temasındaki tüm ürünler birbirinden güzel ama içlerinden seçerek birkaçına daha geniş yer verelim. Konu kayak olunca güvenlik önemli tabii. Kapitone Kayak Montu yumuşak ve sıcak tutması yanında Recco Reflektorle de güvenliğinizi sağlıyor. Montunuzu tamamlayacak kar ve kış motifli eldiven, atkı ve bere sizi çok şık gösterecek. Kapitone Spor Çantasının dayanıklı yüzey malzemesi ve su geçirmez ecorepel özelliği de eşyalarınızı koruyacak ve sizi rahat ettirecek. Bu temanın en şık ve ilgi çekici ürünlerinden biri de Snowboard Montu. İç astar kısımlarındaki Norveç deseni ve kırmızı rengiyle bembeyaz karlar üzerinde son moda görüneceksiniz.

Kayak Keyfi&Kış Modası temasında bunlardan başka birçok ürün daha bulunuyor. Daha ayrıntılı incelemek için Tchibo.com.tr’ye tıklayıp, keşfe başlayabilirsiniz. Şöyle keyifli bir alışveriş yapıp, sonrasında da kahveyle yorgunluk atmak isteyenleri, çalışanlarının yüzünden gülümseme eksik olmayan Tchibo mağazalarına davet ediyor ve ekliyorum; yeni temalardan herkesten önce haberdar olmak için Tchibo Facebook sayfasını (https://www.facebook.com/tchiboturkiye) beğenebilirsiniz. Keyifli alışverişler!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

26 Kasım 2013 Salı

Kayıp Gül - Serdar Özkan


Daha önce okuyup sevmemiştim,yine sevdim diyemem.Çokça altını çizsem de,içinde çok güzel sözler olsa da,bu kitap ne kadar okursam okuyayım bana zorlama geliyor.
Tam olarak sevemiyorum!

Altı Çizilenler:




Devrilir miyiz hiç?!

Descartes'in yeleği,olsun o kadar :))


Bakmak ile görmek,aynı şey değil !





Siz hangisisiniz ? En sevdiğinizi önce mi yersiniz,sonra mı ? Gelecekten mi büyülenirsiniz,geçmişe mi bağlısınız ?

...denince aklıma "Benim Dünyam" filminin gelmesi..




Bu aralar bolca yemeli içmeli okumalar yapıyorum.
Herkese keyifli okumalar!


25 Kasım 2013 Pazartesi

Beyaz Diş - Jack London

Okumak istediğim,merak ettiğim bir kitaptı.Klasiklerden sonuçta.
Arka kapağında "kurdun köpeğe dönüşümü" olarak bahsedilmiş,ama ben öyle düşünmüyorum.
Sadece sevgiyi öğrenen bir kurt görüyoruz sonunda :)
Benim için karışık bir kitaptı,ne çok sevdim,ne sevmedim diyebilirim..
Tabii bir de tam metnini okumak lazım!




Altı Çizilenler:






Öyle midir?
??:)

Etkiye tepki.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Doğu'nun Limanları - Amin Maalouf


Elime aldığım gün biten bir kitap.Çok sevdim,bu konuda şu ana kadar okuduğum her kitabı sevdiğim gibi..
Ermeni-Yahudi meselesi yine,devletlerin problemlerinin arasında kalan hayatlar,kavuşamayan,kavuşsa bile ayrı kalmaya mahkum bırakılan sevgililer..
Bir çırpıda bitirebileceğiniz,uzun süre de etkisinde kalacağınız bir kitap.Listenize yazın mutlaka :)

Altı Çizilen Cümleler:

...bir isim bembeyaz bir sayfa olmalıdır ki,kişi ömrü boyunca yazabileceği ne varsa yazsın. sf:43

Geçmişe,saygı borcumun gerektirdiği kadar özlem duyuyordum,taparcasına sevdiğim ise gelecekti. sf:108




Yediğim elmalı turta,
içtiğim nescafe :)


Not : bu konu ilginizi çektiyse Hasret'i öneriyorum size :) Kitap önerisi de sıkıştırayım araya.

22 Kasım 2013 Cuma

21 Kasım 2013 Perşembe

Cehennem - Dan Brown

Taze taze bitirdim,hemen yazmak istedim.
10 günlük yolculuğumuz sona erdi.
En sevdiğim kısımlar İstanbul'da geçen kısımlardı,heyecanın zirve yaptığı yerler.Öbür yerler durağandı bana göre,yine de okurken sıkılmadım.
Okurken bir çok şey de öğrendim,İtalya tarihi yerlerini,ölüm-veba maskelerinin ne demek olduğunu,Dante'nin cehennemini..
Konusuna ise bayıldım.Binalarla ilgili vs.çok bilgi var,o yüzden bir kez daha düşünün derim,söz konusu 570 sf olunca :)

Altı Çizilenler:

Cehennemin en karanlık yerleri,buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.

Cennete ulaşmak için insanın cehennemden geçmesi gerekir. sf:66

Şefkat,evrensel bir dildir. sf:189

Dünyadaki en kötü yalnızlık,yanlış anlaşılmaktan ötürü yalnız bırakılmaktır. sf:558

Siyaset adamlarının tek yaptığı bu değil mi zaten ? Başlarını ellerinin arasına alıp ağlamak!

Yabancılar bile anladı,biz anlayamadık!

Okuma hallerim :

Okurken yemek yemeye yeni başladım :P

Kitapta çok fazla tarihi yer olduğu için bir yandan araştırıp bir yandan okudum.Her zaman mümkün olmadı ama olsun.

Hasta olunca böyle :(




20 Kasım 2013 Çarşamba

FİLM | Benim Dünyam

Sahip olduklarımızın,her şeyin değerini daha iyi anlayacağımız bir film.Harikaydı,boğazlar düğüm düğüm izledik..
Oyunculuk da mükemmeldi.

Özet & detaylar

Ela, henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık nedeniyle hem gözlerini hem de duyma yetisini kaybeder. Bundan sonra çevresiyle tamamen uyumsuz biri olarak yetişir. Bu durum genç kızı iyileştirmek için hayatını adayan Mahir Hoca ile tanışana dek devam eder...
Yapımı TMC film tarafından yürütülen ve başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat'in bulunduğu film, Hint yapımı bol ödüllü Black (2005) filminden uyarlanıyor. Beren Saat'in doğuştan kör, sağır ve dilsiz başkarakteri canlandırdığı, Uğur Yücel'i ise genç kızın hayatına girip ona engellerinden sıyrılıp yaşamayı tanıtan öğretmen rolünde izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğunda da Uğur Yücel bulunuyor.

19 Kasım 2013 Salı

Yumuşacık ve Pürüzsüz Bir Cildin Sırrı: Veet!


Veet, 80 yıllık tecrübesiyle ve kullanımı kolay ürünleriyle her yıl 30 milyondan fazla kadının güzelliğine hizmet ediyor. Kadınların parlak ve ipeksi pürüzsüz bir cilde sahip olmalarını sağlayan ve güzelliğine ışık tutan Veet, Türkiye’de de her 10 kadından 9’unun tercihi!

Kadınların Veet ile kavuştukları pürüzsüz ve yumuşacık ciltleriyle istedikleri kıyafeti özgürce giyebilmeleri ve kendilerini her zaman bakımlı ve güzel hissetmelerinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan Veet, moda, güzellik ve bakım önerileriyle de her zaman kadınların yanında olmayı hedefliyor.
Bu sene Türkiye’nin en güzel ve bakımlı kadınlarından biri olan Bade İşcil Süalp ile sosyal medyada “Hissettiğin Gibi Giyin” adlı, stil dolu bir kampanya hayata geçiren Veet, moda, stil ve bakım önerileri ile de kadınların büyük beğenisini kazanıyor.

Veet ve Bade İşcil Süalp tarafından hazırlanan moda trendlerini, stil önerilerini ve kendini daha güzel hissettirecek bakım önerilerini öğrenmek için tıkla:
facebook.com/Veetturkiye
twitter.com/veettr
instagram.com/veettr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

12 Kasım 2013 Salı

Kilit - M.Necati Sepetçioğlu

Selçuklular/Peçenekliler arasındaki mücadeleyi ve bu iki hanedanlığın da Bizans ile verdiği mücadeleyi anlatıyor.Çok sevdiğimi söyleyemem ama eski tarih ile ilgilenenlerin sevebileceğini düşünüyorum.

Altı Çizilenler:

-Sorular körletilmiş,kurutulmuş kuyulardan farksızdı; sorular ya kötü bir kader ya da parlak bir alın yazısı olabilirdi. sf:167

11 Kasım 2013 Pazartesi

Yazarların Takıntıları

Alexandre Dumas (1802-1870)

Monte Kristo Kontu, Üç Silahşörler, Siyah Lale, Demir Maske ve 300’e yakın macera romanı onun kaleminden çıktı. Fransız yazar, zevke ve süse düşkünlüğüyle tanınıyor. Yazmaya en süslü kıyafetlerini giyerek başlıyor. Yakasına çiçek takmak da en büyük zevklerinden biri. Yazmaya başladıktan sonra hiç ara vermeyen yazar romanını bitirmeden evden asla çıkmıyor. Ayakkabılarını ve çalışma odasının anahtarını hizmetçisine vererek, kaçma şansını ortadan kaldıracak kadar garantici.



Ekşi ya da çürük elmasız yazamıyor

Friedrich Schiller (1759-1805)


Alman dram yazarı, şair, filozof ve tarihçi Schiller, özellikle doğa tasvirli şiirleriyle çok başarılı oldu. Eserlerini yazarken hayal ettiği doğayı, masasının üzerinde bulundurduğu ekşi ya da çürük elma ile bulmuş hep. Onu kokladıkça kendini yağmurdan sonra bir ormanda gezerken hisseden yazar bu tutkusu nedeniyle bazen banyoda su dolu küvete girip yazıyordu.



Görkemli odalarda yazabiliyor

Charles Dickens (1812-1870)


Ünlü İngiliz yazarın çocukluğu pek iyi geçmedi. Babası borçları nedeniyle hapse girince 11 yaşında çalışmaya başladı. Daha sonra maddi durumunu düzeltip yazmaya başladığında romanlarını hep büyük ve görkemli çalışma odalarında yazmayı tercih etti. Düzgün bir el yazısı ile yazdığı yazılarını, renkli kağıtlar üzerine kağıdın rengine yakın mürekkep kullanarak yazdı hep. Ayrıca çok zor uyuması ile tanınan Dickens’ın, yatağın başını kuzeye çevirerek koluyla yatağın tam ortasını hizalayarak uyuyordu.

Takıntılar adamı

Honore De Balzac (1799-1850)


Romanın Shakespeare’i sayılan Balzac, gündüz ya da gece farketmez başucunda bir mum olmadan hiçbir şey yazamıyordu. Kendini baskı altına almak için kota koyuyordu. Mesela 50 sayfa yazı yazmaya karar verdiyse 50 sayfayı bir şekilde dolduruyordu. Kahve tiryakisi olduğu, hatta kahve içerken boğularak öldüğü söylenir. Bir diğer alışkanlığı da yazı yazarken başına bir yün atkı sarıp ayaklarını suya sokmasıydı.


Silik şeritlerle yazamıyor

George Bernard Shaw (1856-1950)


İrlandalı ünlü oyun yazarının o müthiş eserlerini evinin bahçesinde yaptırdığı ve kendiyle baş başa kaldığı kulübeye borçluyuz. Tüm yazılarını burada yazan yazar kendine göre düzenleyip geliştirdiği bir steno (Alfabenin harfleri, noktalama işaretleri, kelimeler yerine semboller ve kısaltmalar kullanılan çabuk yazma sistemi) yazısı kullanırdı. Sonradan daktilo ile yazmaya başladığında ise silik şeritlerden hep nefret etti.



Bana güzel bir yatak verin

Mark Twain (1835-1910)


Asıl adı Samuel Langhome Clemens olan Amerikalı mizahçı, yazar ve öğretmen Mark Twain’ı çoğumuz Tom Sawyer’ın maceraları kitabından tanıyoruz. Yatakta yazmayı seven Twain, yatağa uzanır kağıtları dizinin üzerine yerleştirip yazmaya başlardı. Yazdıklarını da genellikle yatağın üstüne ya da yere atardı. “ Bana güzel bir yatak verin, size ölmez başyapıtlar vereyim” sözü de ona aitti.

Ayakta yazıyor

Virginia Woolf (1882-1941)


İngiliz feminist yazar, romancı ve eleştirmen. Bilinç Akışı tekniğinin en başarılı eseri Mrs. Dolloway onun kaleminden çıkma. Kitaplarının çoğunu ayakta yazan yazar, bu şekilde, yazarken sürekli araştırma yapıp kütüphanesindeki kitaplardan yararlanma imkanı da buluyordu.


Erken kalkıp durmadan yazıyor

Walter Scott (1771-1832)


Zamanın üretken İskoçyalı tarihi roman yazarı ve şair, sabahın çok erken saatlerinde kalkıp durmadan yazmasıyla tanınıyor. Yazar, kahvaltı bile yapmadan yazı masasına otururdu. “Ivanhoe” adlı ünlü romanını ise hemen hemen çalışmasına hiç ara vermeden, gece gündüz bir çırpıda yazıp bitirdi.

Yazısı okunmuyor

Herbert George Wells (1866-1946)


Wells, Dünyalar Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau’nun Adası ve Zaman Makinesi gibi bilimkurgu romanlarıyla tanınsa da edebiyatın her dalında eserler vermiş. Ancak yazarın eserlerini bugün okuyabilmemizi sekreterine borçlu olduğumuzu bilmeliyiz. Çünkü Wells, eserlerini o kadar kötü ve okunaksız bir el yazısı ile yazardı ki, yazılarını temize çeken özel sekreterinden başka kimse kimse yazdıklarından bir şey anlamazdı.

İlham suda geliyor

Richard Wagner (1813-1883)


Wagner, Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzik teoricisi ve yazarı. Bu büyük müzik adamı çoğu operasını küvette suyun içinde yazardı. Ayrıca suyun sürekli sıcak tutulmasını ve içine egzotik kokular katılmasını da isterdi. Özellikle ünlü Persifol Operası’nı sudan hiç çıkmadan yazdığı söylenir.


Dikkatini dağıtmak imkansız

Dante Alighieri (1265-1321)


“İlahi Komedya” eseri ve eserlerine yansıttığı Beatrice aşkı ile adını ezberlediğimiz İtalyan yazar. Dante’nin öyle bir konsantrasyonu varmış ki, o bir şey okur ya da yazarken ilgisini dağıtmak, başka yöne çekmek neredeyse imkansızmış. Bir gün sokakta oturup üç saatte elindeki kitabı okuyup bitirirken o sırada sokakta şenlik yapıldığını bile fark etmediği anlatılır.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...